Teyzeleri, babaannesi falan ondan ayrıldıklarında kokusunun üzerlerine sindiğini söylerlerdi. Ben bunu hiç yaşamadım. Tecrübe edecek kadar ayrı kalmadım ki hiç...
Sonra benim için Cemre'nin kokusu, yok onun üzerime sinmesi diye birşey de yok aslında. İçime işlemiş o benim. Burnumun ucunda o hep. Yüreğimi ince ince sızlatan, gün geçtikçe daha da çok yer eden tatlı bir yara gibi, yar gibi... Onun kokusu, bakışı, bana sokuluşu, her ayrı duygusunda yüzünün aldığı ayrı şekil, içime kodlanmış sanki...
Ben onun yanında olsam da olmasam da, o benim içimde zaten.
Geçen pazartesi işbaşı yaptım sonunda. Aylarca stresini yaşadığım, nasıl olacağına dair türlü senaryolar yazıp başrolünde oynadığım, sorunsuz geçmesine dair türlü plan program yaptığım o büyük gün geldi...
Bir süredir miniğimle beraber yatıyoruz zaten. Tam da "sabahın körü" diye tabir edilebilecek bir saatte, 5.30'da kalktım. Erken uyandım ki ben çıkana kadar olması muhtemel bir ağlama krizini dindirebileyim, gerekirse emzirebileyim...
Bunların hiçbiri olmadı; sanki rutin bir haftasonundan sonraki pazartesi işe gider gibi çıktım evden. Kötü hissetmedim; iyi bir bakıcımız vardı, zaten babaannesi de birazdan gelirdi...
İşe gitmek iyi geldi, özlenmişim :) Sevindim, insan kazık kadar olsa da seviniyor sanırım bu tip şeylere; bilhassa benim gibi büyümesi teknik olarak mümkün olmayan bir ruha sahipseniz.
İşin ucundan tuttum tutabildiğimce, değişik geldi, kim olduğumu, ne yaptığımı hatırladım annelikten başka. Bir anneden fazlası olduğumu hatırladım; gerçi çok da emin olamadım fazlası olmak isteyip istemediğimi...
Gün bitti öyle böyle... Çıkış vakti benim için Cemre demekti, "Cemrem" demekti... Evde beni bekleyen mis kokulu bir gıdı, tombidik parmaklar, her daim gülen bir yüz, hem derin bakmayı hem de dünyanın en güzel gülüşünü yansıtmayı becerebilen bir çift göz demekti...
En çok o gün sinir oldum işyerimin evimden bu kadar uzak olmasına... 50 dk.lık bir yolculuk, az değildi, her gün bu sabırsızlıkla geçer miydi?!
Yol boyu düşündüm, aylardır hayalini de kurmuştum gerçi: Ne yapacaktı beni görünce? Garipser miydi? Kucağıma gelir miydi? Mutlaka gelirdi... Güler miydi?
Bir gidişim vardı ki eve, onu ancak ben bilirim..
Miniğim beni kapıda karşıladı, bakıcı teyzesinin kucağında, babaannesinin yanında.
Annelik değişik, karmaşık... Yavrum henüz 7 aylık; sanki karşımda 7 yaşında bir çocuk var gibi tepkisini bekledim. Tüm gün görmemişti beni, ne yapacağını çok merak ettim. Atılmadan önce seslendim üstüste, "Cemrem", "Gel kızım", "Bak annen geldi kızım"....
Miniğim o koca koca açtığı zeytin gözleriyle uzun uzun baktı bana, ağzı da beş karış açık. " Gel kızım" dedikçe bakmaya devam ediyor... Aldım kucağıma en sonunda, sevdim, öptüm doya doya...
Fakat anne kişisinin bozulmasına yetti bu durum... Sen minicik bebekten olgun davranış bekler misin, al sana... Oturdum ağladım: "Unuttu mu beni, Küstü mü bana, Sevmeyecek mi beni"...
Bebekler tansiyon ölçer gibi gerçekten.. Benim ruh halimden etkilendi miniğim, huzursuzlandı. "Anne" olmak, kendini unutmak da demek aynı zamanda, silkindim, kurtuldum, yetişkin oldum tekrar...
Takip eden günlerde miniğim anladı sanki benim akşamları geldiğimi, beni kapıda görünce ağzını kocaman açıp gülmeye, kuş gibi çırpınmaya, çığlıklar atmaya başladı. O çığlıklar hayatımda duyduğum en güzel ses işte :)
Böylelikle bir haftayı geçirdik kızımla. Hiçbirşey korktuğum gibi olmadı, herşey düzene girecek derken yeni haftaya başladık.
Bu sabah tam evden çıkarken, gerçek anlamda ayağımın birini kapıdan dışarı atmışken ağlamaya başladı miniğim. Dışarda servis bekler, işyeri tam 50 km uzakta, çıkmam lazım, küçüğüm içerde, Allahım napıcam! Babası pışpışlamakta o kadar tecrübesiz ki, başedemeyince kapmış miniğimi çıkarmış odadan. Kapıdayım... Cemre'm bir geldi ki, bir taraftan uykudan gözlerini açamıyor; gözyaşları inci gibi dizilmiş yanaklarına, dudaklar büzülmüş, bir de üstüne beni görünce o halde gülüp el çırpmaz mı! "Cemre'm sen nasıl bir meleksin?"
Aldım kucağıma, sevdim, gözyaşlarından öptüm ve çıktım... "Çıktım..." Süt verecek, sakinleştirecek vaktim yoktu ki...
50 km...
Yol boyunca ağladım...
Bilen bilir bu duyguyu...
Gelecek günler bize ne getirecek bilmiyorum... Kendim için, miniğim için, geleceğimiz için doğru bir karar verdiğime inanıyorum.
Tekrar ve tekrar, herşey güzel olsun diliyorum... Bu vicdan azabıyla başetmek zorunda olmamak, mutlu olmak, Cemre'mi de mutlu görmek istiyorum. Küçük kızım, seni çok seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder