Güzel kızım,
Tatlı meleğim,
Büyüyorsun.. Karakterin, hal ve
hareketlerin şekilleniyor her geçen gün.. Sana bakıp bazen kendime “aferin
bana” diyorum; bazen korkuyorum sana tam olarak katmayı beceremediklerim için.
İlerde hırçın olur mu, ilerde toplumda tutunmasını zorlaştıracak davranışları
olur mu diye endişe ediyorum.
Sen mutlu ol istiyorum. Hep sevil, hep
kabul gör, her yerde.
Canım...
Bizi çok güldürüyorsun; akıllandıkça,
dünyayı kavradıkça, kendi yaşınca olanı biteni kendi dilinde yorumlama çabaların
öyle tatlı ki..
Duygulu bir çocuksun, çok duygulu..
İnsanları seviyorsun ve bağlanıyorsun. Bu
güzel, çok güzel bir özellik bana göre.
Arkadaşlarını seviyorsun, uzun süre
görmesen bile asla unutmuyorsun; duygusal hafızan var.
Kuzenlerinle çok eğleniyorsun ve
birbirinize çok bağlısınız. Buna çok seviniyorum. Kardeş gibi olun, ömür boyu
birbirinize bağlanın istiyorum.
Geçtiğimiz haftasonu teyzenler bizdeydi.
Yaşlarınız yakın olduğu için Batuhan’la birbirinize ayrıca düşkünsünüz. Onlar
gelir gelmez herkesi ekip oyuna daldınız ikiniz. Ancak sen henüz küçük
olduğundan, henüz paylaşmayı bilemediğinden; henüz yenilgiyi öğrenmediğin için
hep senin istediğin olsun istediğinden ve kızdığın zaman duygularını ifade
etmeyi bilemediğin için herhangi bir kriz anında çocukcağıza pata küte
vuruyorsun. Canı yanıyor kuzumun, çok hem de. Ama vuran sen olduğun için, sen
küçük olduğun için ve seni çok sevdiği için gıkını çıkarmıyor. Biz müdahele
etmeye çalışıyoruz tabi ki ilişkinize, ama gene de kriz anları yaşanabiliyor.
Bu Pazar günü yine, istediğin olmadığı için
Batuhan’a bir tane patlatıverdin, küçük sıpam. Ortamdaki herkes “Aaa, neden
vurdun ama, özür dile abinden” benzerinde olaya müdahil oldular. Sen yine
“yalan söylemenin sakıncaları” konusuna henüz tam olarak hakim olmadığından
“Batuş bana vurdu, ben vurmadım!” dedin; küçüksün elbet, üstünde durmadı kimse.
Herkes önüne döndüğünde, gene benim küçük
kalpli güzel kızım Batuhan’ın yanına gidip “Sana vurduğum için özür dilerim”
dedi fısıldayarak. Yani, özür diliyorsun ama bir taraftan da gururuna
yediremiyorsun, kimse duymasın istiyorsun. Batuhan çok bozulmuştu, hiç cevap
vermedi, oralı olmadı. Sen fısıldayarak tekrarladın, takdir ve barış
bekliyordun oysa ki, “Sana vurduğum için özür dilerim” dedin. Batuhan cevap
vermedi ve odadan bir hışım dışarı çıktı.
Sen oyuncaklarınla oynamaya devam ederken
kafanı bile kaldırmadan söylendin kendi kendine: “Özür dilemişiz dedik...!!”.
Ah Cemre, ah Cemrem, öyle tatlı, öyle
komiksin ki. Öldüm gülmekten. Özür diledim işte, ne uzatıyorsun diyorsun kendi
kendine... J
Sonra aranızda barış imzalandı tabi, arada
kavga gürültü çıksa da çok güzel oynadınız.
Akşam olunca Batuhan gitmek istemedi,
ağlamaya başladı, sen ona bacaklarından sarıldın, ben Batuhan’a “Bayramda
tekrar görüşeceğiz bitanem, o zaman dolu dolu bir hafta geçireceğiz, bak Cemre
de üzülür sen ağlarsan” derken sen de bacaklarına sarılmış kafanı sallıyordun
üzgün üzgün. Ah benim tatlı pıtırcığım...
O akşam Bursa’ya giderken arabaya biner
binmez Batuhan yine ağlamaya başlamış.
Öyle üzgünmüş ki, annesine “Anne, bağıra bağıra ağlayabilir miyim?”
demiş; sonra da ağlaya ağlaya annesinin kucağında uyuyakalmış!
Sen onlar gittikten sonra, tüm gün oyun
oynamanın yorgunluğuyla hemen uykuya daldın. Ertesi sabah seni Gülay teyzen
uyandırdı, ben işteydim. Dediğine göre bir karış surat, bir afra bin tafrayla
kalkmışsın: “Batuş gitti diye moralim bozuk” diyormuşsun bir de. J Batuhan da sabah kalkmış
annesine “Dün Cemre bana 3 kere vurdu; ama olsun o daha küçük, bilmeden
yapıyor” diye anlatmış.
Cansınız siz. Birbirinizi hep böyle sevin,
hep birbirinizin yanında olun hayatınız boyunca.
Ben de sizleri çooook seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder